hürriyet

10 Mart 2012 Cumartesi

ÇOCUK ŞARKILARI :)))

                           ÇOCUK ŞARKILARI :)))


ELLERİM TOMBİK TOMBİK
Elerim tombik tombik
Kirlenirse çok komik.
Kirli eller sevilmez,
Güzelliği görülmez
Saçlarım bakım ister
Hele dişler,hele dişler
Kirlenmesin kulaklar
Uzamasın tırnaklar
Çok koşup da terleme
Soğuk sulardan içe
Sonra hasta olursun
Arayıp doktor bulursun
Doktor gelir odana
iğne yapar popona
Ay ay diye bağırma
Koşup anneni çağırma.


                                                                fırçala dişini
fırçala fırçala dişini
bembeyaz olsun
ağzın tertemiz olsun
mis gibi koksun

yemeğini bitirdin
afiyet olsun
fırçala hemen dişini
tertemiz olsun

gülümsersin onlarla
bembeyaz ise
fırçalamazsan onları
bak çürür işte

sabah kahvaltıdan sonra
akşam yatmadan
aşağı yukarı aşağı yukarı
fırçala durmadan

CEVİZ ADAM
Ceviz adam şip şap şup,
Burnuda uzun lu lu lu
Kaşları keman gıy gıy gıy,
Saçları rüzgar vu vu vu.
Karnıda davul güm güm güm,
Bize güler ha ha ha.


fişko
soğuk sulardan dalıp çıkarsın
benim yeşil turnamı yakalayamazsın

nanay nanayda fişko (2)

fişkonomi seronomi kuvakta vak vak

bi dap bi dapda dap dap

fışşşşşşşşş

yakında gelecek kış


hani bize alkış (şak şak şak)
hani size alkış (şak şak şak)
hani öğretmenlere alkış (şak şak şak) 





                                                                Elma kurdu
ben bir elma kurduyum kıvrıla kıvrıla gezerim
nerde bir elma görsem dayanmaz hemen yerim
kırt kırt nari nari nom
kırt kırt nari nari nom
dalda duran elmayım
olgunlaştım sormayın
içime yaramaz kurt düştü
kuşlar başıma üşüştü
kırt kırt nari nari nom
kırt kırt nari nari nom

                                                                                                                                                                    


ÇOCUK ŞİİRLERİ :))

        ÇOCUK ŞİİRLERİ :))

   KIŞ
Bembeyaz oldu ortalık
Kışın da başka tadı var
Hava bir parça karanlık
Her yanda buz tutmuş sular
Gel biz de şöyle kocaman
Bir kardan adam yapalım
Eğer düşmekten korkmazsan
Buzun üstünde kayalım ..

Vasfi Mahir KOCATÜRK


—–
AYDEDE-AYANNE
Aydedenin paltosunu
kim giydirir anne ?
Gözlüğünü , bastonunu
Kim bulup verir eline ,
Yıldızlar mı verir ?
Yıldızlar aydedenin
Torunları mı anne ?
Aydedenin yemeğini
Kim pişirir anne ?
Kim yıkar çamaşırını
Aynene mi yıkar anne ?
Güneş ateş mi yakar ,
Bulutlar su mu döker eline ?
Aynenenin evi nerde ,
Gökte mi oturur yerde mi ?
Niye görünmez bize
Aynene öldü mü yoksa ?
Göğe mi gömdüler onu
Yere mi anne ?
Ali YÜCEL




—–
İLKBAHAR
Yağmur geçti kar geçti
Soğuk rüzgarlar geçti
Güneşli bahçelerden
Güzel çocuklar geçti ..
Meliyor kuzucuklar
Seviniyor çocuklar
Ağaçlar dallar taktı
Bin bir renkli boncuklar ..
Taze hayattır bahar
Ne çok ışık renk saçar
Gezdirin eğlendirin
Gürbüz olsun yavrular ..
Rüzgarlar ese ese
Hayat verir herkese
Civciv bile kapanmaz
İlkbaharda kümese …
Aka GÜNDÜZ



—–
EKMEK
Çiftçi sürer tarlayı
Sonra eker buğdayı
Boy verir azar azar
Saplar gittikçe uzar
Başaklar olgunlaşır
İçleri dolgunlaşır
Yazın artınca sıcak
Sararır her bir başak
Biçerler ekinleri
Şenlenir harman yeri
Olup bitince harman
Ayrılır buğday saptan
Güzel kokulu ekmek
Olmaz seni sevmemek
Sensin yemeklere baş
Her yemeğe arkadaş …
Hasan Ali YÜCEL


—–
SERÇE KUŞU
Bu sabah bahçede karşıma
Küçük bir serçe kuşu geldi;
Havuzun taşına kondu,
Bir içti, bir doğruldu,
Nasıl da korkuyordu.
Sen hiç korkma serçe kuşu,
Suyunu rahat rahat iç ,
Sıhhat afiyetle uç ,
İnsanoğlu çeşit çeşit
Beş parmağın beşi bir mi ?

Necati CUMALI



—–
SİNCAP
Kuşlar uçar,
Şu ağacın tepesinde,
Var bir sincap,
Ceviz kırar, yemek arar.
Her gün göremem ki,
Saklar onu
Anne yapraklar…
Fazıl Hüsnü DAĞLARCA




——
DERE
Nerden alır suyunu,
Kardan mı, yağmurdan mı?
Şu nazlı dereciğin
Yatağı çamurdan mı?
Bilmez durup dinlenmek.
Kış, yaz demeyip akar.
Ovanın her yerini
Sular ile o yıkar.
Haz duyar ağaçlardan
Serinlik döküldükçe.
Hayat saçar her yana
Kıvrılıp büküldükçe.
Duyulur türkülerin
En coşkunu sesinden.
Ferah veren bir hava
Yayılır nefesinden.
Durma gez, dolaş yurdu
Ak dere, berrak dere!
Gezdiğin topraklara
Bolluklar bırak dere!
Hasan Ali YÜCEL



—–
KURALLARA UYARIM
Dişlerimi fırçalar
Akşam erken yatarım,
Erken kalkınca sabah
Yorgunluğu atarım.
“Günaydın anne” derim
Açtığımda gözümü
Lavaboya giderek
Yıkıyorum yüzümü.
Yumurta, süt, peynir bal
Kahvaltıda yiyorum,
Giysilerimi giyip
Okula gidiyorum.
Öğretmenimi üzmem
Sözlerini dinlerim,
Dostluk kurar herkesle
Arkadaşlık ederim.

İsmail MALATYA



BAYRAĞIM
Atalarım gökten yere
İndirmişler ay yıldızı
Bir buluta sarmışlar ki
Rengi şafaktan kırmızı.
Onun ateş kırmızısı
Ne gelincik, ne gülden
Türk oğlunun öz kanıdır
Ona bu al rengi veren ..
Ay yıldızı, gökyüzünün
Ayla yıldızından yüksek
Türk’ün alın yazısıdır
Türk’tür onu yüceltecek.
Vazifemdir bayrağımı
Üstün tutmak her bayraktan
Can veririm kan dökerim
Vazgeçemem ben bu haktan …
Hasan Ali YÜCEL




—–
ANA SEVGİSİ
Sıcağın sinmiş bana
Seni severim ana
Sensin bana kan veren
Sensin bana can veren ..
Küçükken yudum yudum
Sütlerinle uyudum
Kulağıma ninniler
Neler söyledin neler ..
Beni büyüttün ana
Beni yürüttün ana
Göremeyince seni
Kucaklarım gölgeni …

Mehmet Necati ÖNGAY




—–
ANNEME VERDİĞİM SÖZ
Ben güzel olacağım
Taşıyacağım hep
Akan suların güzelliğini
Ben iyi olacağım
Ellerim açılacak gece gündüz
Bir bitki iyiliğinde
Ben doğru olacağım
Gökten düşen taş gibi
Doğru …
Fazıl Hüsnü DAĞLARCA



—–
TİLKİ İLE LEYLEK
Tilki hocanın iyiliği tutmuş bir gün
Hacı leyleği yemeğe buyur etmiş
- Ama, demiş tilki, bizde misafir
Umduğunu değil bulduğunu yer.
Meğer tilkinin cimrisi hepsinden betermiş
Bir çorba çıkarmış topu topu
O da sulu mu sulu
Hem nerden getirse beğenirsiniz? Tabakta.
Leylek gagasıyla uğraşadursun
Tilki bitirmiş hepsini bir solukta.
Leylek kızmış, ama çekmiş sineye.
Bir zaman sonra
O da tilkiyi buyur etmiş yemeğe.
- Hay hay, demiş tilki, nasıl gelmem?
Ben dostlara naz etmesini sevmem.
Tam saatinde gelmiş.
Leyleğe türlü diller dökmüş.
Şu güzel bu güzel,
Hele yemeğin kokusu
Gel iştahım gel!
Gerçi tilkilerin iştahı
Pek nazlı değilmiş ama
Et kokusu başka şeymiş.
- Kuşbaşı galiba, demiş
Bayılırmış etin böylesine
Hele kıvamında pişmişine.
Derken yemek sofraya gelmiş,
Gelmiş ama nasıl?
Kokusunu al, eti arada bul!
Dar boğazlı upuzun bir çömlek içinde
Tam leyleğin gagasına göre
Tilki burnunu burgu etse nafile.
Kısmış kuyruğunu evine dönmüş.
Aç kaldığına mı yansın
Bir kuşa rezil olduğuna mı?
El alemi aldatanlar
Bu masal size:
Bir gün sizi de sokarlar
Kurduğunuz kafese …
LA FONTAINE
Çeviri: Sabahattin Eyüboğlu




—–
AĞUSTOS BÖCEĞİ İLE KARINCA
Karıncayı tanırsınız
Minimini bir hayvandır
Fakat gaayet çalışkandır
Gaayet tutumludur, yalnız
Pek hodgamdır, bu bir kusur:
Hodgam olan zalim olur.
Bir gün ağustos böceği
Tembel tembel ötüp durmak
Neticesi aç kalarak
Karıncadan göreceği
Bürudete bakmaz, gider
Bir lokma şey rica eder
Der ki: – Acıyınız bize
Çoluk çocuk evde açız
İanenize muhtacız.
Karınca bir yüreksize
Layık huşunetle sorar:
- Aç mısınız? Ya o kadar
Uzun, güzel günler oldu.
O günlerde ne yaptınız?
Böcek inler: – Açız, açız
Bakın benzim nasıl soldu
O günlerde gülen, öten
Sazla, sözle eğlenen ben
Bugün bakın ne haldeyim !
Vallah açız, billah açız,
Halimize acıyınız!
Karınca eğlenir: – Beyim,
şimdi de raksedin, ne var?
‘Yazın çalan kışın oynar.’
LA FONTAINE
Uyarlayan : Tevfik Fikret



—–
KIRLANGIÇ VE KÜÇÜK KUŞLAR
Bir kırlangıç dünyayı geze dolaşa
Çok şeyler öğrenmiş.
Atalarımız ne demiş:
“Bir şeyler kalır çok görenin kafasında.”
Bizim kırlangıç önceden bilirmiş
Büyük küçük bütün fırtınaları,
Gemiciler ondan alırmış haberi.
Bir gün bir yerde kırlangıç bakmış,
Tarlasına, sıram sıram
Kenevir tohumu ekiyor köylünün biri.
Kırlangıç çağırmış küçük kuşları,
- Bakın, demiş, sizin kuyunuzu kazıyor bu adam.
Bana göre hava hoş, çeker giderim burdan,
Ama korkarım sizin haliniz duman.
Şu elin savurduğu tohumlar yok mu,
Başınıza örülen birer çoraptır sizin,
Her attığı tohum bininizin öksesi,
Benden size söylemesi.
Günü gelip kenevir sicim oldu mu
Seyreyleyin size kurulacak dolapları.
Ya ölüm, ya zindan gayri sizlere:
Kiminize kafes, kiminize tencere.
Onun için gelin, dinleyin beni,
Yiyin şu tohumların hepsini.
Yaz günü kırlangıcı kim dinler,
Küçük kuşlar diledikleri yemi yemişler.
Kenevir başlamış büyümeye yeşil yeşil.
Kırlangıç bir kez daha uyarmak istemiş
Dünyadan habersiz küçük kuşları:
- Koparın, demiş, bir bir koparın
Bu kötü tohumdan çıkan yapracıkları.
Onla büyüdü mü kendinizi yok bilin.
Kuşlar kırlangıca kızmış,
- Aman ne şom ağızlısın, demişler.
Hem sonra kaç bin kuş ister
Bütün o filizleri yolmak için?
Kenevir büyüdükçe büyümüş,
Kırlangıç, kuşları bir kez daha uyarmış:
- Bakın, demiş, işler kötü,
Kötü tohum yurdunuzda aldı yürüdü.
Bugüne dek inanmadınız bana, peki,
Ama bir gün baktınız ki insanoğlu,
Buğdayları büyüyedursun tarlada,
Vakit bulmuş kuş avlamaya şurda burda,
Kurmuş ağlarını dağda bayırda,
Siz küçük kuşları avlamak için.
Ya hiç çıkmayın yuvanızdan,
Ya da göç edin başka yere:
Ördek, turna ne yapıyorsa
Siz de onlar gibi yapın.
Ama siz küçüksünüz, doğru,
Geçemezsiniz bizim gibi çölleri, denizleri.
Size göre iş değil yeni dünyalar aramak.
Yapabileceğiniz tek şey bence
Duvar deliklerine saklanmak olacak.
Kuşçağızlar yorulmuşlar kırlangıcı dinlemekten,
Başlamışlar cıvıl cıvıl ötüşüp durmaya.
Tıpkı Troyalılar gibi, zavallı Kassandra
Başlarına geleceği haber verirken.
Onlara olan bizimkilere de olmuş.
Nice kafesler kuşlarla dolmuş.
Hep böyle kendi bildiğimizi okuruz yalnız
Bela başımıza gelmedikçe inanmayız …
LA FONTAINE
Çeviri: Sabahattin Eyüboğlu




—–
MASALLARIN MASALI
Su başında durmuşuz çınarla ben.
Suda suretimiz çıkıyor çınarla benim.
Suyun şavkı vuruyor bize, çınarla bana.
Su başında durmuşuz çınarla ben, bir de kedi.
Suda suretimiz çıkıyor çınarla benim bir de kedinin.
Suyun şavkı vuruyor bize çınara, bana, bir de kediye.
Su başında durmuşuz çınar, ben, kedi, bir de güneş.
Suda suretimiz çıkıyor,
çınarın, benim, kedinin, bir de güneşin.
Suyun şavkı vuruyor bize,
çınara, bana, kediye, bir de güneşe.
Su başında durmuşuz,
çınar, ben, kedi, güneş, bir de ömrümüz.
Suda suretimiz çıkıyor,
çınarın, benim, kedinin, güneşin, bir de ömrümüzün.
Suyun şavkı vuruyor bize,
çınara, bana, kediye, güneşe, bir de ömrümüze.
Su başında durmuşuz.
Önce kedi gidecek kaybolacak suda sureti.
Sonra ben gideceğim kaybolacak suda suretim.
Sonra çınar gidecek kaybolacak suda sureti.
Sonra su gidecek güneş kalacak,sonra o da gidecek.
Su başında durmuşuz,
çınar, ben, kedi, güneş, bir de ömrümüz.
Su serin,çınar ulu,ben şiir yazıyorum,kedi uyukluyor,
güneş sıcak,çok şükür yaşıyoruz.
Suyun şavkı vuruyor bize ,
çınara, bana, kediye, güneşe, bir de ömrümüze…
Nazım Hikmet RAN
—–




ÇOCUKLARIMA
Diyelim ıslık çalacaksın, ıslık
Sen ıslık çalınca
Ne ıslık çalıyor diye şaşacak herkes.
Kimse çalamamalı senin gibi güzel.
Örneğin kıyıya çarpan dalgaları sayacaksın,
Senden önce kimse saymamış olmalı
Senin saydığın gibi doğru ve güzel
Hem dalgaları, hem saymasını severek.
De ki sinek avlıyorsun, sinek
En usta sinek avcısı olmalısın
Dünya sinek avcıları örgütünde yerin başta,
Örgüt yoksa seninle başlamalı.
Diyelim zindana düştün, bir ip al
Görmediğin yıldızları diz ipe bir bir.
Sonra yıldızlardan kolyeyi
Düşlemindeki sevgilinin boynuna geçir.
Say ki hiçbir işin yok da düşünüyorsun
Düşün düşünebildiğince üç boyutlu
Amma da düşünüyor diye şaşsın dünya
Sanki senden önce düşünen hiç olmamış.
Dalga mı geçiyor, düşler mi kuruyorsun
Öyle sonsuz, sınırsız düşler kur ki çocuğum
Düşlerini som somut görüp şaşsınlar
Böyle bir dalgacı daha dünyaya gelmedi desinler.
Dünyada yapılmamış işler çoktur çocuğum.
Derlerse ki bu işler bişeye yaramaz
De ki bütün işe yarayanlar
İşe yaramaz sanılanlardan çıkar…
Aziz NESİN
—–



KÖY ÖĞRETMENLERİ
Yurdumuz uçsuz bucaksız
Gökte yıldız kadar köylerimiz var
Ama uzak, ama harap, ama garipsi
Alın benim gönlümden de o kadar..
Uçsuz bucaksız köylerimizde kuşlar gibi
Her sabah çocuklar size uçar
Ama küçük, ama büyüyen, ama güleç
Alın benim gönlümden de o kadar..
Siz kara göklerin yıldızları
Işıtın yurdumuzu sabaha kadar
Ama düşe kalka, ama yiğit, ama umutlu
Alın benim gönlümden de o kadar…
Cahit KÜLEBİ

ÇOCUK OYUNLARI :)))

                             ÇOCUK OYUNLARI :)))

Teknoloji geliştikçe çocuklarımızın oyun oynama zevkide değişti. Artık eskisi gibi körebe yakalamacılık saklambaç... OYNAMIYOR ...çocuklarımızın bunun yerini barbi giydirme şirinler hugo oyunları... aldı. Bu da çocuklarımızın sosyalleşmesinin etkileyen en kötü etmendir.
Ben sizlerle birkaç oyun ve nasıl oynanacağı konusunda bi makale yazmaya çalışacağım elimden geldiği kadar siz de evde çocuklarınızla bu oyunları oynayabilirsiniz. Artık evlerde anne baba televizyon başında çocuklar İNTERNET   başında olmak yerine beraber zaman geçirsin demek istiyorum. Sizde bildiğiniz başka EĞLENCELİ oyunlar varsa yorum olarak katkıda bulunabilirisniz.


Bazı çocuk oyunları ve bu oyunlar nasıl oynanır?










1.) Kuyu kazmanı Oyunu
Kuyu kazmanı oyunu en az 5 kişi ile oynanan oyunda her çocuk ellerindeki sopa ile daireler çizer. 1 sopa fazla vardır ve o sopayla ebeyi seçmek için her çocuk sopayı sektirir. En az sektiren ebe olur. Oyuncular kendileirne ait dairelerden taşmadan aralarında sopayı sektirmeye çalışır, sopa kendi çemberinden taşdığında ebe sopayı uzaklaştırmaya çalışır oyuncu da onu yakalamayı hedefler; diğer çocuklar hemen dairesine yönelip sopalarıyla sopayı oyun alanına getirene kadar dairesini kazarlar. Oyun bu şekilde devam eder. Sonunda en çok kazılmış daire sahibi oyuncu oraya gömülür. Çok eğlenceli bir oyundur.

 
2.) Köylü-Şehirli Oyunu
Köylü-Şehirli 3 Kişi ile oynanan oyun bir röportaj oyunudur. Bir Sunucu şehirli ve köylü kadına yaşamları hakkında sorular sorar, köylü ve şehirli kadınların taklidi yapan çocuklar abartılı cevaplar verir. Eğitsel bir oyundur.


 
3.) Uçak Oyunu
Uçak oyunu bir ebeleme oyunudur, 7 kişi ile oynanır. Ebe diğer çocukları yakalamaya çalışır. Yakalanan çocuklar uçak gibi kollarını açarak dururlar. Duran oyuncu ebe tarafından yakalanmamış bir oyuncunun bacaklarının altından geçmesi ile çözülebilir. Oyun ebenin herkesi yakalaması ile biter. Çocukların vazgeçemeyeceği bir oyundur.
  
4) Patlangaç Oyunu 
  Patlangaç Oyunu 1 kova çamur, en az 2 kişilik bir oyun. Çamurla toprak kap yapan çocuklar onu yere patlatır. En güçlü kim patlatırsa o yüksek bir puan alır. Sonuçta puanlar toplanır, kaybeden kazananı sırtında taşır. Biraz kirlenmeyi göze alabilenlerin oyunudur.


5) Üçgen Peynir dilimleri Oyunu
Üçgen peyinir dilimleri oyunu 2 kişilik bir oyundur. Kalem, kağıt gereklidir. İlk önce kağıdın üstüne noktalar konulur, sonra iki oyuncu noktaları karşılıklı olarak üçgen yapacak şekilde birleştirir. En fazla üçgeni yapan kazanır. Bunu anlamak için üçgen yapıldıkça içine isimin baş harfi yerleştirilir.Eğitsel bir oyundur.Zekli bir oyundur.

6) Yattı Kalktı Oyunu
Yattı kalktı oyunu en az 6 kişi ile oynanan bu oyunda 1 cezacı vardır. Çocukların hepsi birer birer bir meyva ismi alırlar ve bunu birbirlerine söylerler. Dairede bağdaş kuran çocuklar diğer meyva isimli arkadaşının ismini söylerken yatıp kalkarlar bu şekilde hızlı olarak gelişen oyun ismi şaşıranın yanağının cezacı tarafından boyayla boyanması duraklar, sonunda en az boyanmış oyunu kazanır. Evde ailesecek oynananabilecek zevkli bir oyundur.

8) Cırtcak oyunu
Cırtcak oyunu 2 kişilik bir oyundur. Tebeşirle yere içi içe 3 kare, ve karelerin orta noktasından üst dış kare yüzeyine değecek 4 adet çizgi eklenir. Çizgilerin kesiştiği noktalara taşlar yerleştirilir. Taşlar birbirlerini damada olduğu gibi yemeye çalışır.Oyun 2 taş kalana kadar devam eder. Güzel bir eğİTSEL OYUNDUR...



9) Sıçratan Top Oyunu
Sıçratan top oyunu en az 4 kişi ile oynanan bu oyunda ipin ucuna bağlı bir top vardır, bu topu savuracak kişiyi seçmek için oyuncular aralarında tekerleme söyleyerek eleme yaparlar. Ebe seçilir. Ebe oyuncuların ayak altlarına doğru topu sallayarak oyunculardan birini ebelemeyi çalışırlar.Eğlenceli bir eğitsel oyundur.
  

10) Alaylar oyunu
Alaylar oyunu en az 6 kız ile oynanan bu oyunda, iki gruba bölünmüş kızlar alaylar adlı tekerlemeyi söyleyerek, karşı karşıya yürüşürler. Tekerlemeyi kim sonlandırır ise(tekerlemede en son kimin ismi söylenirse) o karşı takımın el ele tutuşmuş zincirini kırmaya çalışır. Son kişi kalana kadar devam eden oyunda, kaybeden kişi göbek attırılarak cezalandırılır.Sosyal içerikli bir eğitsel oyundur.



11) 41 çubuk oyunu
41 çubuk oyunu en az 2 kişi ile oynanan oyunda diğer çubukları kıpırdatmadan çubuk almak ana amaçtır. Bunu başaran ve en çok çubuk alan oyunu kazanır. Çubuğu alırken kıpırdatan sırayı rakibine kaptırır. Zevkli bir oyundur.



12) Bezirganbaşı oyunu
Beziganbaşı oyunu bezirganbaşı tekerlemesi ile ebe seçilir. Oyuncular seçilen 2 ebe'nin kolları altından tekerleme eşliğinde geçerler. Başta verilen isimleri bilemeyenler ebelerin arkalarına geçerler ve 2 farklı takım oluşturulur. Ardından ortaya bir çizgi çizilir ve 2 takım çizinin gerisine ip ile kim düşecek çekişmesi yapar. Rekabet bilincini geliştiren eğitsel bir oyundur.



14) Pembe Nine oyunu
Pembe Nine oyunu çocuklar bir daire kurarlar, ortadaki tekerleme sonunda evleneceği kişinin ismini belirler. Tekerleme eşliğinde “Pembe nine kızını almaya geliyoruz” derler, o da evet ya da hayır ile oyunu yönlendirir.Kız oyunları diyebiliriz.
  


15) Mendil Kapmaca oyunu
Mendil Kapmaca oyunu ortada mendili tutacak biri seçilir. Sonra çocuklar aldım verdim ben seni yendim oyunuyla iki gruba ayrılırlar. Çizgilerden çıkış yapan çocuklar arasında mendili yakalayan yakalayamayanı mendille ebelemeye çalışır.Çocukluğumda en sevdiğim oyundu.




16) Hacı Yatmaz oyunu
Hacı Yatmaz oyunu ortaya bir sopa dikilir, çocuklar çevresinde daire olurlar. Herkes bir numara alır ve sopayı diken bir numara söyler ve numarası söylenen sopayı havada tutmaya çalışır.Eğlenceli oyunlardan biridir.



17) Çarşıya gittim oyunu
Çarşıya gittim oyunu çocuklar daire kurararak yere çömelirler,İlk başlayan oyunca çarşıya gittim ile başlayarak neler satın aldığını söyler , diğerleride sırayla bir şeyler ekler ve aynı şeyleri sırası ile tekrar ederek akışın devam etmesini sağlarlar. Sırada şaşıran veya kelimeyi söylemeyi unutan kaybeder. Eğitsel oyunlar içinde en zevklisi bence.



18 ) Zanbur zumbur dayı oyunu
Zanbur zumbur dayı oyunu uzun eşek oyunun farklı bir modelidir. Yastık konumunda oturan zanbur zumbur dayı üstüne atlanan çocuk için bir meslek seçer ve o meslek için gerekli olan bir alet/edevat seçer. O meslek için ne lazımsa çocukların tekerleme ile söylemesini bekler. Seçtiği kelimeyi söyleyen çocuk yanar ve oyundan çıkarılır. Eğlenceli bir oyundur.



19) Yedi Kiremit oyunu
Yedi Kiremit oyunu ortaya yedi kiremit konur, 2 gruba bölünen çocuklar bunu top atıp isabet ettirerek yıkmaya çalışırlar. İlk deviren diğer grubu topla vurma hakkını kazanır. Topla en çok kişi vuran grup kazanır.Takım halinde çalışmayı sağlayan zevkli bir oyundur.





20) Sek sek oyunu
Sek sek oyunu herkes tarafından bilinen sek sek oyunudur. İlk gidiş bitince sondan başa dönüş yapar. Başta çift ayak gidiş dönüşün ardından tek ayak gider ve tamamladığı karelerin içine ismini yazmaya başlar. Başkasının kutusuna basmadan gidiş dönüşü bitiren oyunu kazanır. Güzel bir oyundur.
  
  


21) Sekiz kuyulu taş oyunu
Sekiz kuyulu taş oyunu 2 kişi ve 16 şar 16 şar paylaştırılmak üzere toplam 32 taşla oynanan oyunda oyuncular önlerine karşılıklı 4 er çukur kazar ve her çukurun içinde 4 taş yerleştirir. Kura ile seçilen oyuncu başlamaya hak kazanır. Başlayan oyuncu kendine ait çukurlardan 4 taş alır istediği çukurdan başlayarak sırayla her çukura 1 er taş koyar. Diğer oyuncu da aynı eylemi tekrarlar. Bu taş yerleştirme esnasında kendi çukurunda 1 taş brakmayı başaran oyuncu karşısındaki diğer oyuncunun çukurundaki bütün taşları almaya hak kazanır. Rakibin taşlarını toplamayı başaran oyuncu kazanır. Eğenceli ve eğitsel bir oyundur.


22) Beyaz kelebekler oyunu
Beyaz kelebekler oyunu daire olarak kelebek gibi dönen çocuklar, kol kola tekerleme söyleyerek dönerler.Daha çok kız oyunları kategorisine girer. 



23) Çalı oyunu
Çalı oyunu ilk önce uzak bir noktaya koyulan kozalağı vurmaya çalışarak oyuncular arasından ebe seçilir. Ardından oyun başlar ve herkes kozalağı elindeki taşla vurmaya çalışır, kozalağı taşıyla isabet ettiremeyen geri dönüp taşını almaya çalışır, bu sırada ebe taşını almak için geri dönenleri ebelemeye çalışır. Güzel bir oyundur.



24) Yağmur Yağıyor oyunu
Yağmur Yağıyor oyununu oynayabilmek için en az altı kişi olmalıyız. Oyunumuz, karşılıklı iki grubun, şarkımızla atışması şeklinde. E biraz da oyunculuk istiyor. Oyunumuz kolay. Taklit yeteneğimizi geliştirirken, kendimizi karşımızdakinin yerine koymayı da öğreniyoruz.Çok kolay ve zevkli bir oyundur.
  

25) Topal Karga oyunu
Topal Karga oyunu oynamak için en az 5 kişiyle oynanır. İlk önce ebe seçimi yapılır ve ebe seçildikten sonra ortaya bir daire çizilir. Ebe olan arkadaşımız sadece bu dairenin içinde iki ayakla basabilir. Dairenin dışına çıktığı zaman tek ayak üzerinde diğer arkadaşlarını yakalamaya çalışır.Çok eğlenceli bir oyundur.


Siz hangi çocuk oyununu beğendiniz. Hadi teknolojiye yenilmeyelim bu oyunlar daha zevkli... Ya sizce???






 



8 Mart 2012 Perşembe

8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ

8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ


                              Kadına uygulanacak en güzel şiddet , onu şiddetle sevmektir.....




                                   DÜNYA KADINLAR GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUNN !!!!



Kadın; bilmeyene "nefs", Bilene "nefes"tir ♥




6 Mart 2012 Salı

etkili ders çalışma !!

etkili ders çalışma !!



Öğrenmede iyi sonuç almanın yolu, çok çalışmak değil etkin ve yeterli çalışmaktır.

Etkili çalışma sistemi, görsel işitsel veya dokunsal sistemlerden hangisine sahip olursa olsun her öğrencinin mutlaka yapmak zorunda olduğu stratejileri içermektedir.

Başarılı öğrencilerin en önemli başarı sırları işte bunlardır.

1- Etkin dinle: Dersi derste hallet

Etkin dinlemek demek, konsantre olarak dinlemek demektir.

Derse güçlü bir şekilde odaklanmak için aşağıdaki pratik önerileri uygulayın.

a- Hangi dersi görüyorsanız, ?Şimdi fizik dersini dinliyorum, şimdi Türkçe dinliyorum? diye telkinde bulunun. Çünkü daha iyi konsantre olmak için zihninizi şimdiye getirmeniz gerekir.

b- Ders esnasında önemli yerlerin altını çizin ve en önemli bilgileri not edin. Not almak zihnin dağılmasını önler.

c- Sırada dik oturun ve öğretmen ile göz teması kurun. Söylediklerine dikkatinizi verin. Öğretmenle göz teması kurarsanız zihniniz öğretmenin söylediklerine daha çok odaklanır. Göz teması iletişiminizin kopmasını önler.

Eve gidince önce dinlenin. Dinlenmeden yapılan çalışmalarda sık sık konudan kopmalar meydana gelir. Konsantrasyonunuz çabuk bozulur. Aç iseniz midenizi tıka basa doldurmadan yemek yiyin.

Saat kaç ile kaç arasında çalışacağınızı ve neler yapacağınızı önceden belirleyin.

Özellikle ders çalışma sorunu olan öğrenciler bu uygulamayı bir gün öncesinde uyumadan önce yaparlarsa ertesi gün daha kolay ders çalışırlar. Yani bir gün öncesinde uyumadan önce ?Yarın akşam saat 7, 10 arasında ders çalışacağım? diye zihninizde belirlerseniz ve aynı düşünceyi ertesi gün sabah ve okul çıkışında da tekrarlarsanız zihninizi saat 7, 10 arasında ders çalışmaya bloke edersiniz. Çünkü zihninizde neyi tekrar ederseniz kendinizi o yönde yönlendirirsiniz.

Aynı uygulamayı maç seyretmek ya da dizi izlemek için yapmıyor muyuz?

2- Şampiyonların anahtarı: Tekrar

Günlük tekrar yoksa başarı da yoktur.

Başarılı bütün öğrencilerin ortak olarak yaptıkları en önemli çalışma günlük tekrardır.

Tekrar, öğrenilen bilginin pekiştirilmesini ve uzun hafızaya atılmasını sağlar. Tekrar edilmeyen bilgi, su üstüne yazı yazmak gibidir. Bununla birlikte bir bilgiyi ilişkilendirme yapmadan papağan gibi tekrar etmek de etkisiz bir öğrenmedir.

Özellikle yeni öğrendiğiniz bir bilgiyi uykudan önce yani o gün içerisinde tekrar etmezseniz %50"sini unutursunuz. Bir hafta içerisinde tekrar etmezseniz % 70"ni unutursunuz. Geriye gördüğünüz gibi çok az bilgi kalıyor ki bu kadarcık bilgiyle hiçbir başarı elde edilmez.

Günlük tekrarın yanında haftalık ve aylık tekrarlar da başarınızı zirveye zıkartır.

Konu tekrarı yaparken önemli bilgilerin altını çizin ve en önemli bilgileri karalama şeklinde hızlı not alın. Ayrıca mümkünse içinizden veya dışınızdan tekrar edin. Ya da konuyu bir arkadaşınıza anlatın. Böylelikle bilgiyi hem görsel hem dokunsal hem de işitsel olarak keydetmiş olursunuz.

Çok yavaş özet çıkardığınızda farkında olmadan sadece ?kopyala yapıştır? yapmaya başlarsınız.. Bu durumda, ?Şimdi şöyle güzelce özet çıkartayım sonra dönüp bakarım? dersiniz ve öğrenmeyi ertelersiniz. Oysa öğrenmek tetikte olmak demektir. Bu nedenle ?şimdi yazıyorum şimdi öğreniyorum? düşüncesiyle çalışmak gerekir.

Ayrıca, çok yavaş yazdığınızda beyninizin çalışma hızı ile yazma hızınız arasındaki sürede boşluk meydana geldiği için bu sürede zihnin başka konulara kayması ve konsantrasyonun bozulması sorunu yaşanır.

3- Öğrendiğiniz konularla ilgili sorular çözün.

Herhangi bir konuyu anlayıp anlamadığınızı nasıl bilirsiniz?
?Anladığımı hissederim? dediğinizi duyar gibiyim. Ancak bunun yeterli olmadığını belirtmek isterim.

Çünkü, bazı öğrenciler, anlamadığı halde ?İşlem tamam taraftara selam der? ve anladığını zannederek dersi geçer. Buna ?erken anlama? sorunu denir.

Bazı öğrenciler de; ?Off be bir türlü anlayamıyorum? diyerek tam olarak anladığını hissetmez. Buna da ?geç anlama? sorunu denir.

Oysa hissetmek, subjektif bir veridir ve bizi yanıltabilir. Anladığınızın ve öğrendiğinizin gerçek göstergesi sorulardır. Sorularda iyi iseniz anladığınızı hissetmeseniz de öğrenmişsiniz ve anlamışsınız demektir. Sorularda iyi değilseniz anladığınızı hissetseniz de eksiğiniz var demektir.

Bu nedenle mutlaka tekrar eteğiniz konu ile ilgili soru çözmelisiniz. Ne kadar çok soru çözerseniz konuyu o kadar çok zihninizde netleştirirsiniz ve bilginizi kullanılabilir hale getirirsiniz.

Ülkemizde öğrencilerin en büyük sorunlarından biri de çalıştığı bilgiyi tam olarak soruda kullanamamasıdır. Çünkü ezber sistem zihnin analitik ve kritik düşünmesini engeller. Bu nedenle çocuklar bildiği bilginin analizini ve kritiğini yapmakta zorlanırlar. Bu da yaratıcı zekayı öldürür. (Konumuz bu değil ama yeri gelmişken belirtmeden geçemedim)

4- Ertesi gün göreceğin konulara genel olarak göz at.


Öğrenmeyi harekete geçiren duygu meraktır.
Merak duygusu ile öğrenme hem zevkli hem de çok kalıcıdır. Merak, aynı zamanda dikkati bir noktaya odaklamayı sağlar. Bu çalışma, sadece "hangi konuları göreceğim? diye bir göz atma işlemidir. Detaylı bir çalışma değildir. Bu çalışmanın amacı işlenecek konular hakkında genel bir resme sahip olmaktır.

45 dakikada bir 15 dakika ara


Der çalışırken mutlaka her 45 dakikada bir 15 dakika ara verin. Bunun çini bir koronmetre kullanmak çok faydalıdır.

Her 45 çalışma süresinin son 4-5 dakikasında o süre içerisinde gördüğünüz konulara, önemli gördüğünüz yerlere göz atın.

Bu çalışma, bilgiyi uzun hafızaya atmak açısından çok etkilidir. Aynı zamanda bilgiyi zihninizde daha net görmenizi, konular arasındaki ilişkileri daha iyi kurmanızı kolaylaştırır, genel resmi görmenizi sağlar.

5- Ara vermek çalışmanın bir parçasıdır.


Ara vermeden, kesintisiz, non-stop yapılan bütün çalışmalar verimsizdir.

Çünkü ara vermek, hem odaklanma gücünü artırır hem de öğrenilen bilgileri entegre etmemizi sağlar. Aynı zamanda aralıklı olarak bıkmadan uzun süre çalışmamız için çok etkilidir. İnsanlar ara vermeden çalıştıklarında belki 3-4 saat çalışabilirler ancak, ara vererek daha uzun soluklu çalışma imkanı elde ederler.

Ayrıca 3-4 saatte, 1 veya 2 saatlik ara vermek de konsantrasyonu artırmak ve bıkmadan çalışmayı sağlamak için çok önemlidir.

Ara verilmeden çalışıldığınızda, bilgileri daha çok karıştırırsınız, iki şıkka indirip yanlışı cevaplandırma oranınız artar. İlk 45 dakikadan sonra zayıf kaydetmeye başlarsınız. Çalıştığınızı zannedersiniz, ama etkisiz öğrenirsiniz.

6- Dinlenirken dinlen, çalışırken çalış.

İyi dinleme iyi bir çalışmayı getirir. Dinlenirken sadece dinlenin yani zihninizde konu veya soru olmasın, çalışırken de sadece çalışın.

Dinlenirken dinlendirici müzikler dinleyin. Müzikler, mutlaka pozitif müzikler olmalı. Yani depresif müziklerden sigaradan uzak durduğunuz gibi uzak durun. Dinlenme süresinde asla televizyon izlemeyin. Çünkü bir saat televizyon seyretmek iki saat kitap okumak kadar beyni yorar.
Çalışma masanızda değil başka bir yerde dinlenin.

7- İyi şeyler istemenin anlamı iyi şeyler vermektir

Günde kaç saat çalışmalı?
?Ne istiyorum?un karşılığı ?ne fedakarlıkta bulunacağım?dır.


Bu nedenle iyi bir başarı için okuldan sonra en az 3 saat çalışmalısınız
. Yani 3x45 dak. Bu performansın altındaki çalışmalar, karnelerde düşük not olarak geri döner. Bunun için sevgili dostlarım kalan şu zamanda lütfen kemerleri biraz sıkalım, biraz daha gayret ve sabır gösterelim.


Çocuğum Ödev Yapmıyor Diyen Ebeveynin Hataları

Çocuğum Ödev Yapmıyor Diyen Ebeveynin Hataları



Çocukların ödeve soğuk bakmaları ve ödev yapmak istememelerinde ailelerin ve öğretmenlerin bazı yanlış tutumlarının etkisi olabilir. Bu kitabın temel konusu aile içi ilişkiler olmakla birlikte bu konuda öğretmen davranışlarıyla ilgili birkaç saptama yapmak da faydalı olacaktır. En azından anne babaların dikkatleri bu konuya çekilirse çocuklarının öğretmenleriyle eşgüdüm halinde ödev yapmama sorununa çare bulabilirler.
Ödev çocuk için bir korku nesnesi haline geldiyse çocuk ödevden de okuldan da soğur. Okul günleri aklına geldikçe bile irkilir, o günleri nefretle ve soğuk duygularla hatırlar. Böyle durumlarda çocuğun öğrenmesi de zaten kalıcı olmaz. Ödevi böylesi bir korku aracı haline getirmeme konusunda anne babalar kadar öğretmenler de duyarlı olmalıdır. Verilen ödevler bütünleştirici, konunun anlamına yardımcı, çocuğu sıkmadan merak uyandıracak mahiyette az ama öz olursa çocuk için daha faydalı olacaktır.
Çok başarılı bir öğretmen emekli olurken genç bir meslektaşı kendisine başarısını neye borçlu olduğunu sormuş, başarılı öğretmen şöyle cevap vermişti: "Öğrencinin başarılı olabilmesi için dersi sevmesi, dersi sevebilmesi için öğretmeni sevmesi, öğretmeni sevebilmesi için de öğretmenin öğrenciyi sevmesi gerekir. Öğrenciyi seversen ona öğretmek daha kolay olur." Gerçekten de sevginin çocukları etkileyici bir gücü vardır. Bu gücü kullanabilmek için öğrenciye değer vermek gerekir. Öğrenciyi azarlayan, aşağılayan, hata yaptığı zaman yerin dibine batıran, arkadaşları arasında küçük düşüren öğretmen modeli bu çağın modeli değildir. Ne yazık ki hâlâ öğrencileri aşağılayan, kaba kuvvet uygulayan öğretmenlere rastlayabiliyoruz. Halbuki çocukta korku duygusu yerine sevgi duygusunu harekete geçirerek öğretmek çok daha kolaydır. Öğretmen öğrenciye sevgiyle yaklaştığı zaman çocuğun beyni öğrenmeyle ilgili bir mutluluk kimyasalı salgılar ve öğrenme kalıcı hale gelir.
Ailelerin yaptıkları eğitim hatalarından ilki ise çocuk okuldan gelir gelmez onu dersin başına oturmaya zorlamaktır. Dinlenmesi için hiç fırsat vermeden, hemen ödevini yapmaya zorlamak çocuğun ödeve karşı antipati duymasına, kötü duygular beslemesine neden olur. Bazı anneler sanki çocuk ödevi olduğunu, ders çalışması gerektiğini düşünemeyecekmiş gibi masanın başına oturtana kadar çocuğa sürekli çalışması gerektiğini hatırlatırlar. Çocuk hiç dinlenmeden ödeve başlatılırsa ödevden de oyundan bir tat alamaz. Halbuki çocuk okuldan geldikten sonra belli bir süre serbest bırakılsa, rahat bir nefes alsa daha verimli bir çalışma yapacaktır.
Sürekli ders çalışmasını hatırlatan bir anne varsa, çocuk onu gördüğü zaman sadece ders çalışma zorunluluğunu hatırlar, başka bir şey hatırlamaz. Anneyle çocuğun ilişkisi bozulursa, düzeltmek zor olur; oysa dersteki zayıflık bir şekilde telafi edilir. Onun için anneyle olan ilişkiyi bozmadan ders çalışmayı zevkli hale getirmek gerekir. Aynı şekilde öğretmenle öğrencinin ilişkisi de bozulmadan gidebilmelidir.
Çocuğun hayatının programlı olması gerekir. Okuldan sonra belli bir süreyi oyun ve dinlenme ile geçirmeli, ardından ders çalışmalıdır. Aileler de bu saatleri belirleyip çocuğun buna riayet etmesini sağlamalıdır.
Çocuk ders çalışırken ödevin konusunun yanı sıra hayatı, ders çalışma metodunu, disiplinli olmayı, zorluklara dayanmayı öğrenmelidir. Çocuğa güven duygusunun eşlik ettiği bir sorumluluk duygusu kazandırmak gerekir. Aksi halde sadece itaati öğrenir. Halbuki çocuk bireysel yaratıcılık, sorun çözme, insanlarla iletişim kurabilme gibi beceriler kazanmalı, sadece kurallara uyan, otoriteye itaat eden bir insan yetişmemelidir. Ancak özgür düşünen, farklı olabilen, sorgulayan, yeteneklerini geliştirebilen çocukların yetiştiği bir toplum gelişebilir. O nedenle ödev salt bir bilgi yığını değil hayat becerisi öğretebilmelidir.
Yapılan hatalardan birisi de ailelerin çok yüksek motivasyonlu olmaları ve çocuğa devamlı çok başarılı olmasını beklediklerini hissettirmeleridir. Ailedeki yüksek beklenti düzeyine ulaşamayan çocuk ne yaparsa yapsın ailesini memnun edemez. Bu nedenle "Nasıl olsa ben annemi ve babamı memnun edemeyeceğim" deyip yenilgiyi baştan kabul eder hiç çalışmamaya başlar. Aslında yeterince zeki olan çocuk, "yapamam, başaramam" duygusuna yenildiği için başarısız olur.
Hem öğretmen hem de aile hep olumsuza; çocuğun hatalarına, kusurlarına odaklanırsa çocuğun kendine güveni zayıflar, çalışma şevki kırılır. Sık sık verdiğimiz bir örnek vardır: Diyelim ki çocuk karne getirdi. Notlarının yedi tanesi iyi, üç tanesi zayıf. Çoğu ailenin yaklaşımı neden üç tane zayıf olduğunu sorgulamak şeklinde olur. Aileler bunu iyi niyetle, çocuğun daha başarılı olmasını istedikleri için yapıyorlar fakat farkında olmadan çocuğu ders çalışmaktan soğutuyorlar. Oysa "Bak, şu dersler pekiyi, bunları çok güzel başarmışsın. Hadi beraber bu üç zayıfı nasıl düzelteceğimizi düşünelim ve bir çözüm bulalım" denirse çocuk "Annemle babam benim olumlu yönlerimi de görebiliyor" der ve dikkatini zayıfları düzeltmeye verir, başarabileceğine inanır ve çözüm üretir.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan

Çocuğum Ders Çalışmıyor Diyenler İçin Öneriler



Sizlere güzel bir haberim var. Hatalıysam Ara kitabının yazarı, Eğitim Bilimleri Uzmanı Uğur Ataseven bundan sonra yazıylarıyla sitemizde olacak, ve daha çok sık sorulan sorulara cevap verecek. Anne babaların en çok sorduğu ve benim cevaplamakta eksiklik hissettiğim "Çocuğum Ders Çalışmıyor, Ne Yapalım" sorusunu yönelttim ilk olarak. Uğur bey oldukça ayrıntılı ve yardımcı bir yazı hazırlamış:
Biz anne babalar çocuğumuzun sınıfında dersini en iyi yapan, çalışma noktasında öğretmenlerinin beğenisini toplamış, arkadaşlarına da örnek olan bir öğrenci olmasını isteriz. Anne babaların çalışkan öğrencileri hayranlıkla izlediğini, o çocukların durumlarından etkilenerek kendi çocuklarına da örnek olmasını istediğini, derslerine çalışan öğrencilerin “bunu nasıl yaptıklarını ve acaba kendi çocukları için de yapılıp yapılamayacağını” düşündüklerini gözlemleriz.

Anne babalar bir taraftan bunları düşünürken ve bazı öğrencilerin nasıl başarabildiğini merak ederken, kendilerini de etkili ve verimli ders çalışma konusunda çocukları için yeterli hale getirme noktasında ihtiyaç hissetmektedirler.

Bu yazı dizisinde verilen bilgilerle birlikte aileler “çocuklarının daha etkili ders çalışma alışkanlığı” kazanmasında neler öğreneceklerini, öğrendiklerinin önemi ve faydasını, öğrenince de nerede ve nasıl uygulayabileceklerini görecek; kısacası ulaşmak istedikleri sonuçları daha iyi ve etkili hale getirmek için çalışacaklardır.

Öğrencilere zaman zaman uyguladığımız anketlerde sorduğumuz sorulardan biri de genellikle “anne-babanızın hangi davranışı veya sözü sizi çok fazla rahatsız eder?” sorusudur. Bu sorunun cevabının;
"Dersini yaptın mı?"
"Ödevlerini tamamladın mı?"
"Neden dersine çalışmadın?"
"Dersine ne zaman çalışacaksın?"
"Yazılıya çalıştın mı demelerinden rahatsızlık duyuyorum
" olduğunu görüyoruz.

Ailelerin de birbirine benzer şikayetlerini zaman zaman duymaktayız:
"Hocam ben ders çalış demezsem asla ders çalışmıyor"
"Aslında benim çocuğum zehir gibi ama çalışmıyor"
"Yarın yazılı var ama hiç bana mısın demiyor"
"Ders için odaya girmesiyle çıkması bir oluyor"
"Ödev var mı diyorum, öğretmen vermedi diyor"
vb. şikayetleri daha da uzatabiliriz. Aslında burada bir suçlu arıyoruz.

Çocuklarımızın ders çalışma alışkanlıkları ve çalışma davranışları olumsuz olması halinde aile içerisindeki iletişimi de zedeleyebilmektedir. Hatta bazı ebeveynlerin çocuğun ders çalışma problemini çocuk üzerinde bir baskı unsuru haline getirebildiklerini de görebiliyoruz.

Eğitimci olarak gözlemlediğim bir durum var. Bizler çocuklarımıza “ödevlerini / derslerini yapıp yapmadıklarını” sorarken aslında kendi görevimizi geçiştiriyoruz veya farkında değiliz. Anne babalar olarak çocuklarımızın okul dersleri ve başarısıyla ilgili en basit konularda bile bilgi sahibi olmak için uğraşmıyoruz.

Bir öğrencinin bir dersten başarılı sayılabilmesi için sahip olması gereken minimum ortalamayı bilenler lütfen el kaldırsın.

Bir öğrencinin bir dönem notunun hesaplanabilmesi için en az kaç not alması gerektiğini bilenler, hangi dersten kaç yazılı olunması ve diğer değerlendirme türlerinden kaç not alınması gerektiğini bilenler lütfen bir adım öne çıksın.

Çocuğunun sınıfını bile bilmeyen babalar olduğunu gördükçe inanın yukarıdakileri artık çok görmüyorum. Anne babalar, güzel insanlar gelin önce çocuklarımızın yapacaklarından değil de kendi üzerimize düşen sorumlulukları yerine getirmekle başlayalım.

Dersleri ve öğretmenleri hakkında bilgi sahibi olmak

Çocuğumuzun derslerine çalışmasını sağlamak ve ona daha kaliteli yardımcı olabilmek adına isterseniz önce çocuğumuzun öğretmenleri ve derslerini vb. tanıyalım. Ayrıca çocuklarımızın yaş grubu ile ilgili bedensel, fizyolojik ve psikolojik özellikleri ve dersleriyle ilgili temel özellikleri bilmek bizi onlara yardımcı olmak konusunda biraz daha ileri taşıyacaktır. Bunun için de sınıf rehber öğretmenleri, ders öğretmenleri ve okul rehber öğretmeni bize yardımcı olabilir. Bunun yanında çocuğumuzun aldığı derslerin kaç saat olduğu, diğer dersler içerisindeki önemi, o dersten kaç yazılı olunup toplamda kaç not alınacağı vb. öğrenebiliriz.
Sahiplenme ve ilgilenmeyi hissettirmek
Bizim, öğrencimiz ve dersleri ile ilgili olarak zaman zaman öğretmene müracaat etmemiz, öğretmen ve çocuk üzerinde de olumlu bir etkiye sahip olacaktır. Bunun çocuk üzerindeki etkisi “sahiplenilme” öğretmen üzerindeki etkisi de “öğrenci takip ediliyor, ilgili bir aile” şeklinde ortaya çıkabilir. ( Tabii bu takibin çocuğa "
iyice yakın takibe alındım, sıkboğaz ediliyorum" hissi vermekten çok, "annem babam beni önemsiyor" duygusunu hissetirmesinden bahs ediyoruz)Çocuğumuzu "okulda tanımak"
“Ben çocuğumu zaten tanıyorum” dediğinizi duyar gibiyim. Çocuğumuzun okulda, evde davrandığından daha farklı bir şekilde davranabileceğini unutmayalım. Bizlerin dikkatli olması gereken hususlardan biri de çocuğumuzun okula, arkadaşlarına, derslere ve öğretmenlere uyum sağlamada zorlanıp zorlanmadığını tespit edebilmektir. Buna "çocuğumuzu okulda tanımak" diyoruz.
Çocuğumuzun uyum durumu dikkatli ve etkili bir şekilde bir süre gözlem yapılınca ortaya çıkartılabilir. Eğer uyum problemi olduğu düşünülüyorsa dikkat eksikliği, hiperaktivite ve öğrenme güçlüğü vb. gibi bir probleminin olup olmadığını bir uzman danışmanlığında tespit ettirmekte fayda vardır. Anne babaların, ortaya çıkması halinde böyle bir durumu kabullenmekte zorlandıklarını da gözlemliyoruz. Bu tespiti yaptırmak ve bu durumu kabullenmek bize "çocuğumuzdan daha büyük bir beklenti içinde olmamızı engellemede" faydalı olacaktır. Ayrıca çocuğumuzun okuldaki ders dinleme davranışını, arkadaşlık ilişkilerini, öğretmenlerle olan ilişkilerini, yani "davranış - düzen – ilişki ve kurallara uyma eğilimini" bilmek de çocuğumuza daha iyi yardımcı olmamız noktasında bizi yeterli bir hale getirebilecektir. Farkını fark etmek, çocuğun farkındalığını artırır
Çocuğumuzun diğer arkadaşlarından üstün olan özelliklerini bilmek de bize yardımcı olabilecektir. Mesela benim kızım diğer arkadaşlarından daha gür sesli, sesi mikrofona ve seslendirmeye uygun, sesli okumada tonlamayı etkili yapabilen, şiir okumaktan ve törenlerde de görev almaktan hiç çekinmeyen bir öğrencidir. Her çocuğun farklı üstün özellikleri mutlaka vardır. Çocuklarımızın "farkını fark etmek" üstün özellikleri çoğaltmada ve çocuğumuzun kendisiyle ilgili farkındalığını arttırmasında etkili olabilir.
Beklentilerimizi dengelemek ve gerçekçi olmak
Bizler anne babalığın verdiği hamiyet ve şefkat duygusu nedeniyle çocuğumuzu olduğundan farklı ve üstün görme eğilimine sahip olabiliriz. Çocuklarını yeterince tanımayan aileler zaman zaman gerçekçi olmayan, çocuğu zorlayan ve yoran beklentilere de sahip olabilmektedirler. Bazı aileler de çocukları başarılı oldukça “daha fazla, daha fazla” diyerek bunu abartma eğilimine girebilmektedir. Gerçekçi ve dengeli olmayan beklentilerin çocuğa verebileceği zarar, ailenin yüksek beklentisi altında ezilen çocuğun, buna cevap veremeyip yenilgiyi kabullenerek yapabileceklerini de bir kenara bırakması ve gerilemesi olabilir.


Bu durum zaman içerisinde özgüven eksikliğine ve bu eksikliğin giderek derinleşmesine yol açarak çocuğumuzun "benlik algısını" yitirmesine sebep olabilir.
Ailenin beklentilerinin yüksek olması çocuğun artık kendisi için değil de çocuğa yapılan masrafların boşa gitmemesi ve anne-babanın umutlarının kırılmaması için çalışmasına neden olabilir. Ayrıca çocuk için bir “kaygı kaynağı” oluşturup derslere ve öğrenmeye odaklanmasını engelleyebilir.

4 Mart 2012 Pazar

Çocukların okuldaki başarısı nasıl artırılabilir?ALTIN KURALLAR :)))

Çocukların okuldaki başarısı nasıl artırılabilir?ALTIN KURALLAR :)))

Okulda Başarılı Olmak İçin Altın Kurallar
Tatil bitti ve yeni bir eğitim döneminin başındayız. Önümüzde başarılara imza atmamızı bekleyen harika bir dönem başlıyor.
Bu süreç içerisinde başarılı olmak için neler yapmalıyız ve nasıl çalışmalıyız?
Düşünsenize; okullar kapandığı günde, elinizde karneniz var.
Ve karnenize bakıyorsunuz.
Gerçekten sizi ve ailenizi sevindirecek notlarla dolu.
Neler düşünür ve neler hissedersiniz?
Aslında hepinizin büyük bir umutla beklediği sonuç bu.
Çünkü büyük emekler verdiniz, büyük fedakarlıklarda bulundunuz ve sonuçta o muhteşem cümleyi söylüyorsunuz:
“Her şeye değdi”
İşti bu mutluluğu yaşamak ve ailenize yaşatmak istiyorsanız, aşağıdaki önerilerimize kulak verin.
Bilin ki şampiyonlar, her zaman en baştan belli olur.
Şampiyon olmak istiyorsanız, en baştan bunları yapmaya karar verin.
İyi bir başlangıç iyi bir sonucu getirir.
İyi şeyler istemenin anlamı iyi şeyler verme cesaretini gösterebilmektir.
Ayrıca yine bilin ki bunları yapmadığınızda okulların bittiği gün elinizdeki karnenin notlarını ve sizin durumunuzu şimdiden ben görebiliyorum. Amacım size şimdiden neler yaptığınızda sonuçta neler olabileceğini göstermek.
Ben birlikte çalıştığım öğrenci dostlarımda bunu binlerce defa gördüm. Aşağıdaki önerilere uyan dostlarımın mutluluklarına hep şahit oldum.
Umarım bu önerileri okuyan sizler de bu mutlulukları yaşarsınız.
Unutmayın; yarın şimdidir.
Yarınımızı şimdiden yaparız.
Okul başarısı için pratik öneriler:

1- Yarın göreceğiniz derse hızlı bir şekilde göz atın.
2- Mutlaka yeterince uyku alacağınız bir saatte yatın. Gece geç yatmak ertesi günü kaybetmek demektir. Unutmayın eksik alınan uyku, ertesi gün öcünü alır.
3- Sabah iyi bir kahvaltı yapın. Kahvaltı günün enerji kaynağıdır. Kahvaltı yapmazsanız derslerin ortasında algı gücünüz zayıflar, tükenir.
4- Dersi derste halledin.
5- Etkili dinlemenin en önemli kuralı öğretmen ile göz teması kurmaktır.
6- Etkili dinlemenin ikinci kuralı, önemli bilgileri not almaktır.
7- Anlamadığınız konuları sorun.
Bilin ki; o konu sınavlarda çıkabilir ve sorabileceğin en uygun zaman o derstir.
8- Derste sizin konsantrasyonunuzu bozan arkadaşlardan uzak durun.
Unutmayın; derste eğlenmek için değil öğrenmek için bulunuyorsunuz.
9- Sizinle aynı hedefleri olan kişilerle arkadaş olun.
10- Okulda, teneffüs aralarında iyi dinlenin, iyi dinlenirseniz bilgileri zihninizi iyi kaydedersiniz.
11- Fastfood yiyeceklerden uzak durun. Bu tür yiyecekler beyin gücünü tam olarak kullanmanızı engeller.
12- Okuldan eve geldikten sonra iyi bir yemek yiyin ve mutlaka yeterince dinlenin.
13- Her gün kesinlikle o gün gördüğünüz dersleri tekrar edin.
Unutma tekrar yoksa başarıda yoktur.
14- Tekrar ettiğiniz konularla ilgili soru çözün.
Bir konuyu anlayıp anlamadığınızı ancak sorularla bilirsiniz.
15- Telvizyon karşısında ya da gürültülü ortamlarda değil, sakin, sessiz bir ortamda ders çalışın.
16- Yatarak ders çalışmayın. Her ders çalıştığınızda uykunuz gelmeye başlar.
17- Mutlaka her 45 dakikada 15 dakika dinlenme arası verin.
Dinlenmeden çalışırsanız çabuk bıkar ve zayıf kaydedersin. Ayrıca bilgileri karıştırırsın.
18- Dinlenme arasında televizyon seyretmeyin. Bir saatlik televizyon seyretmek iki saat kitap okumak kadar beyninizi yorar.
19- İyi dinlenmek için dinlendirici pozitif müzikler dinleyebilirsiniz.
20- Ders çalışırken sadece ders çalışın, müzik dinlemeyin.
21- çalışma masanız düzenli olsun sadece o gün çalışacağınız derslerin kitap ve defterleri olsun.
22- Çalışma masanızda mutlaka su ve kolonya bulundurun. Su zihni diri tutar, kolonya bilincinizi tetikler.
23- Etkili öğrenmek için kendi öğrenme tarzınızı tespit edin. Ve o tarzı kullanarak çalışın. (Bunun için daha önce Öğrenme Tarzlarıyla ilgili yazdığım yazılara bakınız)
24- Konsantrasyonunu artırmak içi bol bol balık yiyin veya Omega 3 vitamini alın.
25- Her televizyon dizisini değil, haftada kalite açısından seçerek en fazla iki dizi seyredin.
26- Her zaman internetin başında olmak yerine, internete günlük ya da haftalık belli bir zaman ayırın. Bu zaman haftalık en fazla üç-dört saat olmalı.
27- Arkadaşlarınıza ayıracağınız zamanı belirleyin. Bu zaman ders çalışmanızı etkilemeyecek bir zaman ve süre olmalı.
28- Mutlaka uygulanabilir iyi bir çalışma programı yapın.
Okul dersleriniz için, ÖSS ve SBS için böyle bir programı bir sonraki yazımda önereceğim.
Başarılı bir dönem sizi bekliyor….
Gösterin kendinizi….

OKulda 'tembel' diye damgalanan, arka sıralara atılan çocuklar için özel bir proje geliştirildi. Çocuk Gelişim Uzmanı Şenay Yılmaz, çocuklara nasıl başarılı olacaklarının öğretildiği, üç ay içinde ön sıralara geçmelerinin sağlandığı bu projeyi anlattı
Arka sıra çocukları 3 ayda ön sıralara nasıl geçer?

Çocuk Gelişim Uzmanı Şenay Yılmaz karnesi zayıflarla dolu, arka sıralarda oturan çocukların kaderini değiştirmek için neler yapılabileceğini anlattı:

* Arka sıranın çocukları ön sıralara nasıl geçer? Biz bununla ilgili bir proje geliştirdik. Arka sıralarda oturan zeka düzeyleri, yaşıtlarının çok az gerisindeki çocukları ön sıralara çekip başarılarını artırmaya çalışıyoruz. Dört yıldır İstanbul'un Anadolu yakasında 50'den fazla okulda 200'ün üzerinde çocukla birebir çalıştık ve üç ay içinde başarılarını ciddi şekilde artırdık. Bu çocukların IQ'ları yaşıtlarının çok az altında. En düşük 65 ile 75 IQ'ya sahipler. Ama sınıflarda 80 ile 100 IQ'lu yaşıtlarıyla yarışıyorlar. Bu nedenle okul başarıları düşük, karneleri zayıflarla dolu, geç okuyorlar, geç öğreniyorlar.

AİLELER ZOR FARK EDİYOR

* Başarısız çocuğun IQ'su mu düşüktür? Çocuğun zekası düşük mü yoksa yüksek mi, arada çok ince bir ayrım vardır. Genelde aileler fark edemez, profesyonel inceleme gerekir. Ancak karnedeki 1'ler, 2'ler çocukların zeka düzeyleri üzerine aslında ciddi ipuçları verir. Yaşıtları dakikada 60 kelime okuyabilirken, onlar 40 kelime okuyabilir. 70 IQ'nun altında bu okuma miktarı düşer. Aileler bunu ölçebilirler. Çocuk bir dakikada 50-60 kelime okuyabiliyorsa karnesinde dörtlerin daha sık olması gerekir. Bir dakikada 30-40 kelime okuyabilen çocuklar, 3'lerle dolu bir karneye sahip olabilir. Bir dakikada 20 kelime okuyan çocuk, 2'lere alışır. Ailelerin çoğu bunu kabullenmek istemiyor. 'Ben de okulda geç okumuştum' diye düşünüyorlar. Bu nedenle çocukların mental sorunları ancak ikinci sınıfın sonunda ya da üçüncü sınıfta fark edilebiliyorlar. Karnesi 1 ya da 2'lerle dolu çocuğa bahane üretmek doğru değildir; incelenmesi gerekir. Bazen kaynaştırma sınıflarına alınması lazım. Bu durumdaki çocuklara rapor verilebiliyor. Aileler bazen çocuklarının rapor almasını istemiyorlar. Oysa özel eğitime tabi tutulması bu çocukları kurtarıyor. Biz 'Arkadakiler' projesini 200 raporlu çocuk üzerinde gerçekleştirdik, 100 tanesinin raporu iki yıl içinde tamamen kalktı. İki, üç yılda bu sorun çözülüyor.


ÇOCUĞUNUZUN BURÇ YORUMUNU MERAK EDİYORSANIZ !!!!

ÇOCUĞUNUZUN BURÇ YORUMUNU MERAK EDİYORSANIZ !!!!

Koç çocuğu (21 Mart-20 Nisan):Dikkatleri üzerine çekmek için çığlıklar atan bir bebek tabii ki koç bebeği…Diğer bebeklere göre aceleci, çabuk konuşup, çabuk yürüyecek. İdare etmektezorlanacaksınız, zor günler sizi bekliyor, bu ufaklık inatçı kişiliğini daha küçücükken ispatlamaya çalışacaktır. Dolayısıyla her an kazalar olabilir. Tabii müdahaleler onuyıldırmayacaktır. Sevgisini gösterdikçe siz de kızgınlıklarınızı unutacaksınız çünkü sevgi gösterilerini çok sever. Bir işiniz olduğunda onu kimseye bırakmamayı tercihedin, insanları pes ettirebilir. Cömert olduğundan paylaşmakta zorluk çekmeyecektir. Ama istedikleri olmayınca cömertlikten vazgeçebilirler. Küçükken derslerdenkaçabilirler ama dikkat ederlerse herşeyi iyi öğrenirler. Büyük ihtimalle de kitaplara düşkün iyi bir okuyucu olacaktır. Övüldüklerinde başarılı olurlar, saldırgandavranırsanız çalışma güçlerini kaybederler. Düş gücü kuvvetlidir, sert, pratik, idealist vehayalci… Sabırsızdır, doğum günü hediyelerini açmak için acele edecektir.Onlardan beklediklerinizi genellikle alırsınız. Sürekli ilgisini çekecek işlerle meşgul ederseniz, başınızı daha az derde sokarlar. Hayal gücü dolayısıyla büyüdüğündebatıl inançları olabilir. Küçükken de perilere, cadılara inanır, masallarda yaşar. Ona bütün şefkatinizi ve sevginizi verin, asi karakteriyle baş etmenin tek yolu onusevgiye boğmaktır.

Boğa burcu çocuğu (21 Nisan-21 Mayıs)
İnatçı bir bebek olmasına rağmen onu yetiştirmek zevklidir. Boğa çocukları güçlü ve sağlıklı yapılıdırlar genelde. Erkekler; yaramaz, şakacı ve dayanıklı, kızlar ise düzenli, evcilik oynamayı seven çocuklardır. Her zaman oturup bebeklerle oynamazlar, sokakta erkek çocuklarla misket oynarken ya da ağaçlaratırmanırken de görebilirsiniz. Dayanıklı yapıları nedeniyle ruhsal yönden de dengelidirler. Ara sıra aksi, inatçı olmalarına rağmen çabuk kırılıp gücenmez, saldırganlıkyapmaz, duygusal depresyonlara girmezler. Kendi halinde oyun kurup oynamayı severler, üzerlerine varırsanız kavgacı olurlar. Disipline ve emirlere karşı çıkabilirler.Eğer makul açıklamalar yapmanızı bekler. Hassas yapısı ve renklere, seslere duyarlılığı dolayısıyla parlak, çarpıcı turuncular, kırmızılar onu huzursuz yapar fakat dahapastel tonlar, mavinin tonları onu sakinleştirir. Müzik yeteneği de küçük yaşta keşfedilerek ses ve enstrüman eğitimi alması sağlanabilir. Okul hayatında başarılı vedüzenli olurlar, öğrendiklerini kolay kolay unutmazlar. Ev işlerinde size yardımcı olurlar, büyüdüklerinde ise oturan karakterleri ile daha uslu, sakin bir yapıya sahipolurlar. Sadece sevgiyle sarın onları…

İkizler burcu çocuğu (22 Mayıs-23 Temmuz)
Çok hareketli bebeklerdir, yürümeyi ve konuşmayı çabuk öğrenirler. Emeklemeye başladığında muhtemelen gün boyu çok yorgun düşebilirsiniz. Ama budurumda bile ikizler bebeğinin sınırlanmaması gerekir. Özgürlüğünün sınırlanması bir depresyona yol açabilir. Çok gürültülü bir çocuk olabilir, çünkü ses tellerigüçlüdür. Hayal güçleri geniş olduğundan, sürekli bunları gerçekleştirmek için koştururlar. Çok zekidirler, ezber hafızaları kuvvetlidir. Parmakları ince, uzun veesnektir dolayısıyla el becerisi isteyen işlere yatkındırlar. Küçük yaşlar da bile esprilidirler, taklit yetenekleri vardır. Olayları anlatırken hayal güçlerini de kullanarakrenklendirmeler yaparlar. Öyle ki bazen uydurduklarına kendileri bile inanırlar. Aynı anda birçok işi yapabilirler, herşeyi çabuk öğrenirler, aynı iş üzerinde devamistekleri yoktur. küçük yaşta yabancı dil eğitimi almaları iyi olabilir.

Yengeç burcu çocuğu (22 Haziran-23 Temmuz)
Huyu sıkça değişen bu bebek yemeyi, içmeyi, değişik tatlar almayı, değişik renkler görmeyi sever. Çok sevimli, komik yaratıklardır. Yüzlerine değişikifadeler vermeyi severler, duyguları renkli ve çeşitlidir. Çekingen olması bir yana kucaklanmayı, sevilmeyi ister. Kendi kendine saatlerce oynayabilir. Ama onunlabirlikte olmanıza, ihtiyacı vardır çünkü pek çok şeyden korkar. Onunla vakit geçirip, korkularını geçirmesine yardımcı olmanız gerekir. Küçük yaşlarda bu korkularınıgideremezseniz ilerleyen yaşlarda ruhsal problemlere sebep olabilir. Kuşkucu, kinci, toplumdan uzak insanlar olabilirler. Beğenilmemeye dayanamadıklarından onlarınolumlu yönlerini sürekli kendilerine göstermeniz gerekir, ne kadar yakışıklı, zeki, sevilen biri olduğuna inanmalı. Derslerde sözel başarıları vardır, özellikle tarihleri veolayları unutmazlar. Hayal edemedikleri hiçbir şey yok gibidir. Çoğu zaman üzüntüleri bu hayalin ürünüdür. Gerçekten üzgün oldukları zaman isesessizdirler, konuşmazlar. Parayı harcamak yerine biriktiren çocuklardır, küçük yaşlarında kendi masraflarını kendileri çıkarmaya çalışırlar., diğer çocuklara göre daha erkenyaşlarda iş dünyasına dalacaklardır. Oldukça şakacıdırlar, eğlendiricidirler fakat kendilerine kötü davranıldığını düşündüklerinde bunun intikamını daha zayıfinsanlardan alabilirler. Evinden ayrılsa bile sıkça geri gelecek, geldiğinde ise geçmişte bıraktığı herşeyin aynı yerinde olmasını isteyecektir.

Aslan burcu çocuğu (24 Temmuz-23 Ağustos)
Kendi haline bırakıldığında neşeli ve keyifli, bırakılmadığı takdirde ise öfkeli, saldırgan olabilir. Ya da içine kapanabilir. Onu baskı altında tutmak, hareketliyapısında olumsuz tepkilere sebep olacaktır. Özellikle başkalarının içinde azarlamak, küçük düşürmek, emirler vermek gururunu kırar, hatta size karşı bile çıkabilir.Kendisiyle ilgilenilmesi hoşuna gider, hatta bazen kendini bir kral zannedip etrafında uşak gibi dolanmanızı isteyebilir, kendisine kendi işini yapmak zorunda olduğunugöstermeniz gerekir. Çabuk öğrenirler, zekidirler, ama öğrenmeye pek hevesli olmayabilirler. Başarılarından dolayı övülmesi ya da rekabet zorunluluğu hissetmesi butembelliğini yok eder. Sempatik, sevimli, tipik aslan çekiciliği ile insanların ilgisini her zaman için toplarlar. Para konusuna gelince cömerttirler ve harcamayı severler.Bu çocuklar sıkılmaya gelmezler, özgür olmalılar, bağımsız hareket etmeliler, verdiğiniz sert emirleri muhtemelen reddedecektir ya da gururu incineceğinden içinekapanacaktır. Ona uyguladığınız disiplin yumuşak, sürekli ve sabır isteyen bir durum. Ne kadar burnunun dikine, cesur gözükse de küçük aslanın yüreğinde korkularvardır. Onu bütün şefkat ve sevginizle sarın.

Başak burcu çocuğu (24 Ağustos-23 Eylül)
Huzurlu ve sakin bir bebektir ama acelecidir de. Daha ufacıkken yemek seçmeye başlar. Derli toplu bir çocuk olacağından bu çocuğu büyütmek zevklidir.Yabancıların yanında ağır başlı, sakin aile içinde ise cıva gibi olacaktır. Annesine ev işlerinde iyi bir arkadaştır. Asi olmadığından söyleneni yapar, problem çıkarmaz.Okul hayatlarında başarılı olurlar. Arkadaş canlısı, güvenilir, becerikli küçüklerdir. Tiyatro, kitaplar, sanatsal çalışmalar küçük yaşlarda onları çeker. Araştırmayıseverler, bazı bilgilere inanmak için mantıklı dayanaklar isterler. Sevgi isteğini hiçbir zaman gösteremez. Ona sevginizi fiziksel olarak göstermelisiniz. Savurgançocuklar değildirler ve ailelerinin durumunu her zaman gözleyecek ve tutumlu davranmayı ihmal etmeyecektir. Konuşmaları çok olgun ve bilgecedir. Dinlenmeyeihtiyacı vardır. Kendisine gösterilen ilgiden şımarmaz. Hayal gücüne yönelik çalışmalar yapın, bu büyüdüğünde duygusal dengesini kurmasında etkili olacaktır. Küçükbir gerçekçidir ama geceleri yıldızına bakıp dileklerini sıralamayı da ihmal etmez.

Terazi burcu çocuğu (24 Eylül-22 Ekim)
Çok güzel, sevimli, gamzeli bir bebektir. Onu seçim yapmak zorunda bırakmayın, oldukça kararsızdır. Eğer bir de acele karar vermesi gerekiyorsa bu dahada kötüdür. O inatçı değildir sadece kararsızdır ve acele etmek onu daha da kararsız yapmaktadır. İyi kalpli ve adildirler. Gerçeği bilmek isterler ve yanlış kararlarvermekten çok korkarlar. Mavinin tonları ve pastel renkler onu sakinleştirirken parlak, canlı renkler ruhsal dengesini karmakarışık yapar. Onunla yüksek seslekonuşmayın, çok hassastır ve her ses onu korkutacaktır. Huzur ve sessizlik ister. Çok sevimli bir çekiciliklerinin olması genelde şımartılmalarını sağlar. Okulhayatlarında bu şımarık çocuklar dengeyi sağlamak için uğraşmak zorunda kalırlar. Oysa zeki, mantıklı çocuklardır, tartışmayı severler. Bir fikri, bir gerçeği olumlu olumsuz bütün yönleriyle almak tartışmak ister. Temiz ve düzenlidirler. Sanat yetenekleri vardır.

Akrep burcu çocuk (23 Ekim-22 Kasım)
Çetin savaşları severler, uzlaşmayı sevmezler, kazanmak isterler. Alaycı ve açık sözlüdürler ama kendi düşüncelerini saklamayı tercih ederler. İstedikleriolmadığında çabuk öfkelenirler. Küçük yaşta ona patronun kim olduğunu şefkatle, şımartmadan göstermelisiniz. Sevdiklerine ve arkadaşlarına sıkıca bağlıdırlar,hoşlanmadığı insanlara ise oldukça sert ve soğuk davranırlar. Çok kolay kavrayan bir zekaları vardır ama yasak şeylerin çekiciliğine de kapılmadan yapamazlar.Meslek seçiminde onu zorlamayın çünkü burnunun dikine gidecek ve sizi dinlemeyecektir. Mesleği ne olursa olsun mesleğinde en iyilerden biri olacaktır. Enerjilerinisarf edebilmeleri için ortam hazırlayın. Her konuya olan aşırı ilgisini dizginlemesi için ona yardımcı olun. Azarlamalar, bazı şakalar onda olumsuz etki yapabilir.

Yay burcu çocuğu (23 Kasım-22 Aralık)
Onlar hiç büyümezler, neşeli, sevecen, arkadaş canlısı küçük yaratıklardır. Yalnızlığa dayanamaz. Dürüst çocuklardır ve anne babalarının hatalarına karşıçıkarlar, aksi halde uysal olmaktan vazgeçebilirler. Asi değildir ama isteklerinizin onun için mantıklı olması lazım. Rahat hareket etmeyi severler. Oldukçameraklıdırlar, herşeyi bilmek isterler, sorgularlar. Para konusunda savurgandırlar muhtemelen harçlıkları hiçbir zaman yetmez, bu konuda denetlenmelidirler. Kendisinegüven duyduğunuzu gösterirseniz sizi yanıltmaz, her işin üstesinden gelir, onurlandırılmak onun için önemlidir. Dine karşı ciddi bir ilgileri vardır. Tabi yaşı ilerledikçe dinide sorgulamaya başlayacaktır. Mutlu, iyimser, bağımsız, dürüst yay çocuğudur o….

Oğlak burcu çocuğu (23 Aralık-20 Ocak)
İnatçı, azimli ve ısrarlı küçük yaratıklar annelerini bıktırabilecek kadar ileri gidebilirler. Belki istediklerini elde etmek için gürültü patırtı çıkarmaz ama istediğinialmasını bilir. Kendine göre bir düzen oluşturmaya oyuncaklarından başlayacak ve o düzeni bozulmaz kılacaktır. Aile hayatını çok severler, dışarıda gezmek yerine evdekilerle vakit geçirmeyi, dizinizin dibinden ayrılmamayı tercih ederler. Derslerinde sorumluluk sahibidir. Yavaş ve sürekli öğrenme istekleri öğretmenlerinin sabrınızorlayabilir ama azimli ve dikkatlidirler. İtaatli, çalışkan ve güvenilir küçüklerdir. Başarılarını göstermek için yaygara koparmayacaktır hatta çoğu zaman başarılarınıbaşkalarından duyabilirsiniz. Daha küçük yaşta romantik deneyimlerin peşine takılırlar, yardıma ihtiyaçları olduğu muhakkak, onları dikkatli idare edin. Kendi işlerinikendi yapar ve ciddi anlamda geleceğini planlar.

Kova burcu çocuğu (21 ocak-19 Şubat)
İnatçı, bağımsız, yerinde duramayan bir güçtür. Erken yaşlarda bile bilgileri ve görünüşleri ile insanları şaşırtırlar. Mantığına uymayan her şeyi tartışır. Dünyayıve insanları severler. Sakin ve yumuşak başlı olsa da davranışları önceden kestirilemez.Başta okulu sevmese de daha sonra arkadaşları sayesinde okulu dasevecektir. Konuşmak ve arkadaşlık yapmak onlar için çok zevkli bir uğraş. Yapacağı işe şimdiden karar vermiştir herhalde. Bedeni meşgul olduğu sürece daha azrahatsız olur. Ona dikkatini toplamayı, uyumluluğu ve kendini bir konuya verebilmeyi telkin edin.

Balık burcu çocuğu (20 Şubat-20 Mart)
Çok inatçı ya da tuttuğunu koparan bir yapısı olmasa da istediğini yaptırmayı bilir. Bunu tatlı gülücüklerle yapacaktır. Sıradan bir yaşam ona göre değildir, hayal gücü onu rahat bırakmaz, sürekli orutin hayatı aşmaya zorlar. Bu nedenle yapmaları gereken işleri ya da ihtiyaçlarını programlamakzordur. Belki geceleri onunla sabahlamak zorunda kalacaksınız, gece gündüz oyun oynamak zorunda dakalabilirsiniz. Sakin görünebilir ama hayal gücü o kadar hareketli ki işiniz çok zor. Bu kadar çokhayalin peşinde koşarken yeteneklerinin farkına varmayacak ve yetenekleri konusunda teşvik edilmediğizaman kendini kötü hissedecektir. Ona güven verin, kendini keşfetsin. Hassas ve duygusal olduklarındansert davranışlarınız kırılmasına ve gözyaşı dökmesine sebep olabilir. Sempatik ve zeki çocuklardır, çokyalan söylediklerini düşünmeyin, onlar sadece inandıkları hayalleri dile getiriyorlar. Gerçeklerinacımazlığından kaçışı sona erecek ve dünyaya karşı durmayı öğrenecektir.