ÇOCUĞUM ANASINIFINA GİTMELİ Mİ?????
Bu soruya hiç düşünmeden evet diyebilirim. Çünkü anaokulu ortamı sosyal çevrenin küçük bir
parçasıdır. Çocuklar ebeveynlerinden ayrı olarak ilk bağımsızlıklarını
orda kazanmaya başlarlar. Anaokulunda çocuk kendi yaşıtlarının arasında kendini
keşfeder. Evde yetişkinler tarafından her istediğine çoğunlukla ‘evet’ denen
çocuk, anaokulunda eğer yaptığı doğru değilse ‘hayır’la karşılaşacak böylece bir
ölçüde doğru ve yanlışı ayırt etmeyi öğrenecektir.
Çocuk her davranışıyla içinde bulunduğu aileyi
yansıtır. Çocuk evdeki alışkanlıklarını okula, okuldaki alışkanlıklarını da eve
taşır. Evde öğrenmesinin zaman alacağı ya da hiçbir zaman öğrenemeyeceği bir çok
sosyal kuralı anaokulu ortamında öğrenir.
Gün boyunca kendi yaşında bir çok çocukla
birlikte olacağı için kuralları öğrenmek zorundadır. Örneğin sıraya girmek ,
sırada beklemek gibi sabır gerektiren davranışları öğrenmek zorunda kalır.
Evdekinin aksine oyuncaklarla oynarken de ,aynı şekilde arkadaşlarının
oyuncaklarını istediği zaman ellerinden çekip alamayacağını öğrenir.
Pantolonunun fermuarını kendisi çekebildiğinde,
düğmesini ilikleyebildiğinde hele bir de ayakkabısını bağlamayı öğrendiğinde
büyük keyif alır. Her öğrendiği beceri onun kendine olan güvenini artmasını
sağlayacaktır. Gittikçe daha bağımsız ve daha becerikli olacaktır.
İyi ve güvenli anaokulu ortamında çocuğun dil
gelişimi de hızlıdır. Her gün okunan hikayeler, tekerlemeler, şarkılar, parmak
oyunları , kullandıkları materyaller yeni kelimeler öğrenmesi için iyi fırsat
yaratırlar.
Tabiki bütün bunların sağlanması için
tehlikelerden arındırılmış anaokulu ortamları yaratmak şarttır. Bunun için
üniversitelerin çocuk gelişimi , anasınıfı öğretmenliği dallarından mezun olmuş
personelin anaokullarında çalıştırılması ve eğitim almamış kimselerin çocuklarla
çalışmalarına izin verilmemesi gerekmektedir.
Anaokullarını denetim mekanizması iyi çalışmalı
ve uygun olmayan durumlarda çeşitli yaptırımlar uygulanabilmelidir. Anaokulları
ticari kazanç yerleri durumundan çıkarılmalı gerçek birer eğitim kurumu haline
getirilmelidir...
Çocuklar, bizlerin yaşam zorunluluklarından dolayı evlerde hapsolunarak büyüyorlar. Bir de tıka basa dolu eşyaların içinde ona dokunma, bunu elleme diyerek hareket alanlarını da kısıtlıyoruz. Bununla birlikte eşyalara zarar verecekler diye ne komşunun çocuklarını evimize çağırıyoruz ne de çocuklarımızı onlara gönderiyoruz. Bunun sonucunda da çocuğun hareket etme ve
Bu çocukların yaşıtlarıyla oyun oynamalarından daha doğal bir şey olamaz. Çünkü çocuklar toplumsal ilişkileri akranlarıyla oynayarak öğrenmektedirler.
Çocukların anasınıfında alacakları iyi bir eğitim, daha sonraki eğitim ve öğretim hayatına büyük katkı sağlayacaktır. Bunun en
Anasınıfın Faydaları ?
Anasınıfında çocuklar; öz bakım becerileri dediğimiz kendi ihtiyaçlarını kendileri karşılamayı, toplumsal kuralları, başkaların haklarına saygı göstermeyi, kendi haklarını korumayı, paylaşmayı, yardımlaşmayı, okul çevresini, okul kurallarını, kendine güvenmeyi, sorumluluk almayı öğrenirler
Anasınıfında çocuklar; renkleri, kavramları, sayıları, uygulamalı olarak öğrenirler. Bunun yanında arkadaşlık ilişkilerini,
Anasınıfında çocuklar; okuma yazma öğrenmezler, sadece okuma yazma olgunluğu kazanmaya çalışırlar. Bunun için de el kaslarını geliştirmek amacıyla ve boyama işleri yapılırken, dil gelişimleri amacıyla de anlatma ve dinleme becerileri kazanırlar.
Sonuç olarak anasınıfında bu çocuklar; psiko-motor, sosyal, duygusal gelişimlerle öz bakım becerilerini geliştirirler. Bunları geliştiren çocuklar okul olgunluğuna erişmiş, zihinsel, duygusal, bedensel ve sosyal açıdan birinci sınıf için hazır demektir ....
ANASIFININ ÇOCUĞA KAZANDIRDIKLARI NELERDİR ????
Anaokulu çocuğun yaşamındaki ilk gerçek sosyal deneyimdir. Çocuğun merkez olduğu ve tüm ilginin üzerinde olduğu bir ortamdan uzaklaşıp ilgiyi sevgiyi paylaştığı bir düzen içinde grup halinde hareket ettiği beklemeyi sabretmeyi öğrendiği tüm ihtiyaçlarını karşılaması için desteklendiği ilk ortamdır. Çocuk yuvaya giderek öncelikle düzen öğrenir. Her gün aynı saatte kalkıp aynı düzen içinde okuluna gitmektedir. Bu ev yaşamında da düzen sağlar. Belirli bir saatte yatmayı düzenli olarak kahvaltı etmeyi öğrenir. Düzenli ve sürekli arkadaşlıkları olur. Arkadaşlarını aramaya onlar tarafından aranmaya başlar. Arkadaşlık ve arkadaşlarıyla paylaştıkları önemli olmaya başlamıştır. Anne-babası dışında öğretmeni ve okuldaki arkadaşları hayatında önemli olmaya başlarlar. Başka insanlarla ilişki kurmayı ve sürdürmeyi öğrenir.
Evde ortaya çıkan sorunlarda sorun çözmek zorunda kalmayabilir ancak yuvada örneğin oyuncağını paylaşması gerektiğinde uygun yöntemle yaklaşamazsa hayal kırıklığı yaşayabilir ve bu yolla zaman içinde problem çözmeyi öğrenir. Kabul görmek kabul etmek gibi sosyal kavramlar gelişmeye ve önem kazanmaya başlar. Yaşayarak deneyerek öğrenme fırsatı elde eder. Her tür bilgi grupla etkileşim halinde öğretilmektedir ve mümkün olduğunca çocukların bir çok duyusuna hitap edebilecek bir öğretim planı uygulanır. Bu nedenle çocuğa evde öğretilen sistemsiz ve düz bir bilgiye oranla çok daha kalıcı ve muhakemeye olanak veren zengin bir öğrenme ortamı sağlanmaktadır. Bu tarz öğrenme çocukta sürekli bir öğrenme isteği ve ihtiyacı yaratmaktadır.
Tüm bu bilgi ve deneyimin 6 yaşından önce kazanılmasının asıl önemi çocuğun zihinsel ve duygusal gelişimi için bu yılların çok önemli yıllar oluşudur. Bu dönemde edinilen bilgiler hem çok kolay öğrenilmekte hem kalıcı olmakta ve öğrenme alışkanlığı geliştirmek açısından önem taşımaktadır. Anaokuluna giden çocukların gitmeyenlere oranlar ilkokulda çok daha uyumlu ve başarılı oldukları bilinmektedir. Ayrıca sosyal uyum ve arkadaşlık geliştirme becerileri açısından okul oncesi eğitim almış olan çocuklar çok daha şanslı olmaktadırlar. Okul öncesi eğitimin başka bir önemi de çocukların gelişimlerinin takip edilmesidir. Çünkü anne-babalar çocuklarının gelişim alanlarını dikkatle takip edebilecek bilgi ve beceriye sahip olmayabilirler. Ayrıca her çocuk gelişiminin bazı alanlarında sorunlar yaşayabilir ileriki yaşlarda yaşaması olası bazı problemlere ait ipuçları verebilir. Bu belirtileri fark etmenin ve en uygun müdahalenin ne olduğuna karar vermenin en iyi yolu çocuğun anaokulu gibi yapılandırılmış bir ortamda düzenli şekilde takip edilmesidir....
Evde ortaya çıkan sorunlarda sorun çözmek zorunda kalmayabilir ancak yuvada örneğin oyuncağını paylaşması gerektiğinde uygun yöntemle yaklaşamazsa hayal kırıklığı yaşayabilir ve bu yolla zaman içinde problem çözmeyi öğrenir. Kabul görmek kabul etmek gibi sosyal kavramlar gelişmeye ve önem kazanmaya başlar. Yaşayarak deneyerek öğrenme fırsatı elde eder. Her tür bilgi grupla etkileşim halinde öğretilmektedir ve mümkün olduğunca çocukların bir çok duyusuna hitap edebilecek bir öğretim planı uygulanır. Bu nedenle çocuğa evde öğretilen sistemsiz ve düz bir bilgiye oranla çok daha kalıcı ve muhakemeye olanak veren zengin bir öğrenme ortamı sağlanmaktadır. Bu tarz öğrenme çocukta sürekli bir öğrenme isteği ve ihtiyacı yaratmaktadır.
Tüm bu bilgi ve deneyimin 6 yaşından önce kazanılmasının asıl önemi çocuğun zihinsel ve duygusal gelişimi için bu yılların çok önemli yıllar oluşudur. Bu dönemde edinilen bilgiler hem çok kolay öğrenilmekte hem kalıcı olmakta ve öğrenme alışkanlığı geliştirmek açısından önem taşımaktadır. Anaokuluna giden çocukların gitmeyenlere oranlar ilkokulda çok daha uyumlu ve başarılı oldukları bilinmektedir. Ayrıca sosyal uyum ve arkadaşlık geliştirme becerileri açısından okul oncesi eğitim almış olan çocuklar çok daha şanslı olmaktadırlar. Okul öncesi eğitimin başka bir önemi de çocukların gelişimlerinin takip edilmesidir. Çünkü anne-babalar çocuklarının gelişim alanlarını dikkatle takip edebilecek bilgi ve beceriye sahip olmayabilirler. Ayrıca her çocuk gelişiminin bazı alanlarında sorunlar yaşayabilir ileriki yaşlarda yaşaması olası bazı problemlere ait ipuçları verebilir. Bu belirtileri fark etmenin ve en uygun müdahalenin ne olduğuna karar vermenin en iyi yolu çocuğun anaokulu gibi yapılandırılmış bir ortamda düzenli şekilde takip edilmesidir....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder